Sibilus Magica RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sibilus Magica RPG

Bu ırklar savaşında tarafınızı iyi seçmeniz gerekiyor!
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Kurgu Özeti

Kurtadam ve Vampirlerin savaşında tarafınızı en kısa sürede seçmeniz gerekiyor. Çünkü gözlerinizi açıp kapayana kadar büyük bir savaş patlak verebilir. Bu savaşta Kurtadam veya Vampir olabilirsiniz. Ya da savaşın dışında olabildiğince barışçıl bir ortamda yaşamayı tercih edip İnsan, Büyücü veya İblis olabilirsiniz. Yeteneklerinizi keşfedip, rol oyunlarınızın keyfine erişmek çok zor değil!

Duyurular
x Sitemizin avatar boyutu 165*350'dir.
x Irk kurguları yayınlanmıştır. Ulaşmak için; tık
x Özel Yetenek Alımları açılmıştır. Ulaşmak için; tık
Yöneticiler

Venetia Lynn Boleyn


Fredrik N. Vegard
Ayın En İyileri

Ayın Kişisel Kurgusu
name


Ayın Rol Oyunu
name


Ayın Çifti
name&name


Ayın Dostları
name&name


Ayın Düşmanları
name&name


Ayın Öğrencisi
name


Ayın Yetişkini
name
We're not together anymore. Moz-screenshot-1

 

 We're not together anymore.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dante Scodelario
Beta
Beta
Dante Scodelario


Özel Yetenek : Ateşi Kontrol Edebilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 8:05 am

Dante Scodelario | Valerie Bartoloměj
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dante Scodelario
Beta
Beta
Dante Scodelario


Özel Yetenek : Ateşi Kontrol Edebilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 8:44 am

    Hafif bir esinti yüzünü yalarken aniden uyandı Dante. Her zamanki gibi rüyalar peşini bırakmamıştı. Alnında biriken terleri elinin tersiyle sildi ve yastığının altından telefonunu çıkardı. En büyük alışkanlıklarından birisiydi. Telefonunu yatağının altına koymadan hayatta uyuyamazdı. 2 mesaj. Tabii ki de Lynn'den başkası olamazdı. İlk mesajda; "Uyuyor musun hayatım?" ikincisinde ise "hey! kalksana artık!" Dante yüzünde oluşan gülümsemeyi durduramadı. Bu zamana kadar pek çok sevgilisi olmuştu ama kalbine girmeyi bir tek Lynn başarmıştı. Kızı ne zaman görse liseli aşıklar gibi kalbi çarpardı. Aşık mıydı, Tanrı bilir. Ama Dante için en önemli insanlardandı. Ve onun saçının teline gelecek zarar, dünyayı yok etmesine yeterdi. Telefonundan Lynn'in adını bulup arama tuşuna bastı. Üç, dört kez çaldırmasına rağmen açmayınca kapadı. Büyük bir ihtimalle ya duymuyordu yada çekimdeydi.

    Yataktan fırlayıp duşa girdi. Bir diğer alışkanlığı daha, her sabah duş alması. Duştan çıkıp üzerine siyah, basit bir tişört ve altına sıradan bir kot geçirdi. Her ne kadar sıradan gibi görünse de, yine de yakışıklıydı. Tanrı vergisi bir çehreye sahipti. Kahverengi gözlerinin içinde sarı pırıltılar vardı. Dağınık saçları ise ona serseri bir görünüm kazandırıyordu. -Ki Dante serserinin önde gideniydi.- Sırt çantasına laptop'ını ve birkaç ıvır zıvırını koyduktan sonra alt kata indi. Bu havada tek yapılacak şey kaykaya binip sokaklarda gezmekti. Yaşadığı şehir geceleyin ölüm vadisine dönüşürken, gündüzleyin normal bir kasaba gibiydi. Ve beta olduğu için, kimse ona baş kaldırma cesareti gösteremezdi. Spor ayakkabılarını giyip girişteki kaykayını kolunun altına sıkıştırdı ve kendini güneşli bir öğlene attı.

    Kaykay sürmek onun için çocuk oyuncağıydı artık. Kendini bildiğinden beri sürekli kaykay üstündeydi. Arkadaşları Dante'nin kaykay takıntısını bildiklerinden dolayı, doğum günlerinde daima kaykay alırlardı. Evde yaklaşık 50 tane kaykayı olmasına rağmen en çok beraberinde getirdiği kaykayını seviyordu. Aynı kaykaydan bir zamanlar en iyi dostu, şimdi ise kanlı bıçaklı olduğu Krystof'ta vardı. Şehrin en büyük iki çapkınıydılar. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi ama şimdi birbirlerini görmeye bile tenezzül edemiyorlardı. Hoş, Dante ondan nefret etmiyordu. Sadece kendisine kızıyordu. Eğer biraz daha kontrollü olsaydım, diye düşündü genç adam. O zaman en iyi dostumu böyle bir hayata mahkum etmezdim.

    Yolun karşısına geçip dinlenmek için bi' kafeye girdi. Zaten gidebilecekleri başka kafe yoktu şehirde. Buranın sahibi ise pek haz etmediği insanların başını çekiyordu; Alfa. Kapıyı açtığında çalan çan, birkaç kafanın ona dönmesine neden oldu. Onlara başıyla ufak bir selam verdi ve cam kenarında bir masaya oturdu. Gelen garsona bir adet çay istediğini bildirdi ve sokakta yürüyen insanları izlemeye başladı. Buraya kafa dinlemeye gelirdi bazen. Bazende parti vermek için. Çanın tekrar çalmasıyla gözleri kapıya odaklandı. Ani bir şaşkınlık duygusu etrafını sararken, gelen genç kızla gözleri buluştu. Yüzüne yayılan alaycı bir gülümsemeyi hissederken, genç kızın yüzünde katıksız bir nefret beliriyordu.


En son Dante Scodelario tarafından C.tesi Mart 31, 2012 10:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Bartoloměj
III. Sınıf Öğrencisi
III. Sınıf Öğrencisi
Valerie Bartoloměj


Özel Yetenek : Zamanla Oynayabilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 9:50 am

    Hızlı ve küçük adımlarla, bir avcının sinsiliğinde ilerlemekte olan genç kız Totechum'un önüne cisimlendiğinde yokluktan var olmanın yarattığı, ağzındaki ekşimsi tatla suratını buruşturdu. Bunu yapmayı çok düşünmüştü, her şeyi planlamış, doğru zaman üzerine odaklanmıştı. Oysa doğru zaman hiç gelmemişti. Valerie Bartoloměj, güzelliğiyle herkesi kendisine bağlayan kız, hayatına nefret ile bağlanıyordu. Tek önem verdiği insan ondan çalınmıştı, arkasında bıraktığı yokluk hiç sorgulanmadan. Krystof'un kurt adama dönüşmesi, son bir yıldır arka arkaya gelen depremlerin öncüsü idi. Onun gidişi, Valerie'nin çöküşü, uçsuz bucaksız mesafeler, yerle bir olan takıntılar. İhanetler. İşte en çok takılı kaldığı nokta burasıydı genç kızın. Dante'nin ihaneti. Bir zamanlar ona güvenirdi Vale, gülüşüyle bile karanlık bir ortamı aydınlatabilirdi delikanlı. Taş kalpli genç kız, onu sevmiş miydi hiç bilmiyordu. Ancak ona karşı hisleri farklıydı hep, Dante hem kendisi hem Krys için özeldi. Ta ki, o güne, Krystof'u öldüresiye ısırdığı güne kadar.

    O ana tanık olmuştu Valerie. Hava zifiri karanlıktı, gece sanki kötü bir şeylerin olacağını bas bas bağırıyordu. İki çapkın, gece okulda takılmanın keyfini çıkarıyor, kızlara laf atıyordu. Onları görmüş olan Vale onların yakınına gidecekti ki, Dante'nin hırlaması üzerine olduğu yerde kalakalmıştı. Bir şeye sinirlenmişti. Sanki her şeyi parçalayabilecekmiş gibi duruyor, titriyordu. Nefesi kesilmişti genç kızın. Genç adam dönüşüyordu. Yakışıklı çehresinin yerini bembeyaz tüyler aldığında bir adım geriledi Valerie. Krystof orada, sakince duruyordu. Korkmamıştı, korkmasını da beklememişti genç kız. Kendisinin aksine kim bilir kaç kez tanık olmuştu bu sahneye. Oysa bu sefer durum farklıydı adeta. Dante hırlamıştı, yüksek, Valerie'nin asla unutamayacağı bir ses tonuyla hırlamıştı. Başı dönmeye başlayan kızın çığlığını koparmadan önce son gördüğü ise adamın Krystof'un boğazına adeta parçalarcasına asılmasıydı. Midesi bulandı Valerie'nin yeniden. Bu sahneyi zihninde tekrar tekrar yaşamak onu bitiriyordu. İhanet canını yakıyor, üzüntü kalbini kahrediyor, en kötüsü ise kendisinden nefret ediyordu. Dante'ye duyduğu nefret barizdi. Yine de kendisi de hiçbir şey yapamamıştı. İşte bu içindeki matemi açıklıyordu.

    Şehrin içine girmesi zor olmadı genç kızın. Krys'in adını verdiğinde ona açılan kapılardan adeta süzülürcesine geçti. Bunu yapma Vale, burası onun ini. İçindeki sesi bastırmak için derin bir nefes aldı. Planlar işe yaramıyordu işte, her gece kafasında kurduğu planlar yatıyor, genç adamla bir türlü karşılaşmak bilmiyordu. İntikam almalıydı. Başka türlü huzur yoktu onun için. Bu uğurda ölecekse, burada, Totechum'da ölmeyi yeğlerdi. Belki Krystof onu hiç affetmezdi ama, öldüğü zaman bunu neden umursayacaktı ki? Yumruk yaptığı elinin titremesini durdurmaya çalıştı. Vŭrkolak Café tabelasını gördüğünde, onun burada olduğunu hissedebiliyordu. İçerideki yüzlerce kurda rağmen, içeriye emin adımlarla girdi. Belki de hiç çıkışı olmayacağını bilerek. Suratı incelmiş, dudakları tek bir çizgi halini almıştı. Bakışları ölüm kokuyor, siyah saçları adeta siyah alevlerle yanıyordu. Onu gördü. Çarpık gülümsemesi, dağılmış saçları, alayla bakan ifadesi... Yutkundu Valerie. Gün intikam günüydü.

    Hala nasıl gülebildiğini bilemiyordu adamın. Hayatlarının içine eden o değilmiş gibi, alaycı alaycı sırıtabiliyordu. Yemin etti Vale içinden belki bininci kez. Bunu halledecekti. Adımları ağırlaşırken adamın önüne doğru yürüdü. Kendisine atılan lafları işitiyor, aldırmıyordu. İçeride kimin olduğu umurunda bile değildi. Adamın önünde durdu. Buz mavisi bakışlarını ona dikerek, "Dante Scodelario," dedi. Sanki bir zamanlar ismini kendine özgü tatlılığıyla söyleyen kendisi değilmiş gibi. Buz gibi çıkan sesiyle devam etti. "O gün bugün. Biliyorsun. İntikam günü. Söylesene, en yakın arkadaşını lanet olası bir pisliğin içine sürerken de böyle gülümsüyor muydun?"

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dante Scodelario
Beta
Beta
Dante Scodelario


Özel Yetenek : Ateşi Kontrol Edebilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 10:37 am

    "Dante Scodelario, o gün bugün. Biliyorsun. İntikam günü. Söylesene, en yakın arkadaşını lanet olası bir pisliğin içine sürerken de böyle gülümsüyor muydun?"

    Dante'nin yüzündeki alaycı sırıtış yerini ifadesizliğe bıraktı. Fincanından koca bir yudum aldı, rahatlamak istiyordu. Keşke, diye düşündü içinden. Keşke bunlar olmasaydı. Gözlerini Valerie'ye çevirdiğinde yine o buz gözlerle karşılaştı. Hala bir kraliçeye benziyordu. Tek farkı artık buzdan kraliçeydi. Dante, onun için en değerli insanı çaldığında ne kadar da güler yüzlüydü. Genç adamın adını tükürürcesi değil, sevgiyle söylerdi. Gözlerini karşıdaki sandalyeye doğru indirdiğinde genç kız mesajı almıştı. Dante'nin en büyük özelliklerinden birisi kelimelere ihtiyacı olmayışıydı. Gözleriyle adeta konuşurdu, kelimeler onun için gereksizdi bazen. Derin bir nefes aldı, bitmesi gerekiyordu artık. Çayından yine koca bir yudum aldı. Tek yaptığı ne diyeceğini bulmak için zaman kazandırmaktı. Özür mü dilemeliydi? Her halde yakışıklı yüzü genç kızın tırnaklarından nasibini alırdı. En iyisi en başından başlamalıydı.

    "Hoşgeldin Valerie," dedi. Sesi hiçbir duygu barındırmamasına karşın soğuk değildi. Sanki ilk kez tanıştığı birisiyle konuşuyordu. Genç kızın yüzünü buruşturmasıyla iyice saçmaladığının farkına vardı. Hayatında ilk kez ne diyeceğini bilemiyordu. Ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Parmağında gümüş bir yüzük vardı. Yüzüğü evirip çevirmeye başlarken, anısı beynine süzüldü. Siyah saçlı, güzel Valerie, bankta oturan Dante ve Krys'e koşarken gülümsüyordu. Kız yanlarına vardığında ikisinin de avucunu açmış birer gümüş yüzük bıraktı. Krys ve Dante birbirlerine anlamsızca bakışırken söze Dante başladı. "Ne o Vale, bizi mi evlendiriyorsun?" Genç kız büyük bir kahkaha patlattığında çevredeki birkaç kişi dönüp onlara bakmıştı. "Saçmalama Dante! Bunlar dost yüzüklerimiz," dedi Valerie. Kendi sağ elini kaldırıp gösterdi, işaret parmağındaki gümüş yüzük parlıyordu. Krys, Dante'ye baktı. İkisi de aynı anda yüzükleri işaret parmaklarına geçirdiler. "Bundan sonra asla ayrılmayalım!" dedi genç kız kıkırdayarak.

    Dante gerçek hayata döndüğünde, genç kızın gözlerinin işaret parmağına kitlendiğini gördü. Hissettiği duygular bir bir yüzüne yansıdı, aynı zamanda sesine. "Böyle olsun istememiştim." dedi acılı bir sesle. Nasıl isteyebilirdi ki?! Kendi bile ilk ısırıldığında hayata küsmüştü. Oda tıpkı, Valerie gibi, onu ısıran kişiden intikam almak istememiş miydi?! Kaç kez ölümden döndüğünü hatırlamıyordu bile. Onu bu depresyondan çıkaran Krys olmuştu. Arkadaşlıkları çok önceye dayanıyordu onunla. ama tamamen zıttılar. Dante gündüz ise, Krys geceydi. Tüyleri bile bunu doğruluyordu adeta. Dante kışın yağan kar kadar beyaz ise, Krys gecenin en koyu siyahıydı. Tüyleri her zaman onu diğerlerinden ayırırdı. Beyaz az rastlanan bir renkti, kurtlarda. Şimdiye kadar doğan sadece 3 kişiydi. Büyükbabası, babası, kendisi. Annesi ise normal bir insandı. Zorla, yine, ifadesiz kimliğine büründü. Artık bitmeliydi. Ya buradan sağ, yada ölü çıkacaktı.

    "Sende biliyorsun ki isteyerek olmadı. Hem bu kadar safkanlık takıntısı başa bela, güzelim. Kendini koruyamazsan ya kanın gider, ya bekaretin."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Bartoloměj
III. Sınıf Öğrencisi
III. Sınıf Öğrencisi
Valerie Bartoloměj


Özel Yetenek : Zamanla Oynayabilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 12:11 pm

    Genç adamın suratındaki gülümseme birdenbire siliniverdiğinde, bir daha hiç gülememesini diledi Valerie. Kendisi bu kadar çaresizken onun gülebilmesi canını yakıyordu. Gülmemeliydi. Hayır, o da kendisi gibi acı içerisinde kıvranmalıydı. Vale ne olursa olsun Krystof'u kaybetmemişti, oysa Dante hem Krys'i hem Vale'yi kaybetmişti. Kibirli ifadesinin suratında oluşmasını engelleyemiyordu genç kız. Karşısındaki adam çayından uzunca bir yudum alıp gözlerini sandalyeye diktiğinde, dile gelmeyen kelimeler zihninde yankılandı kızın. Pişmanım. Duymadı, duymakta yetmezdi zaten. Yaşamalıydı, tatmalıydı o hissi. Hayatından bir hayatın sökülüp alınışını ve hiçbir şey yapamamayı hissetmeliydi Dante. Bunu hak etmişti. "Hoşgeldin Valerie," dediğinde genç adam tek kaşı istemsizce kalktı Valerie'nin. Yaşanan bunca şeyin ardından bu kadar kayıtsız olması, genç kızın içindeki zincirlerin birer birer kopmasına neden oluyordu. Elini çoktan yumruk yapmış, avuç içini tırnaklarıyla kanatırcasına sıkıyordu. Ve o an onu gördü, yüzüğü. Sonsuz bağlarını mühürleyen yüzüğü.

    Afalladı genç kız. Hala taktığına inanamıyordu. Hiçbir şey olmamış gibi, hayatları sonuna kadar değişmemiş gibi... İğrendi. Her şeyden. Bu yaptığından, burada oluşundan. Üzerindeki bakışları hissedebiliyordu. Yargılayan, sorgulayan bakışları. Aldırmadı. Odaklandığı tek kişi karşısında gerçekten acı çektiği belli olan adamdı. "Böyle olsun istememiştim." Kısa ve net bir cümleydi. Sesi titriyordu, evet Dante'nin sesi titriyordu. İrkildi Valerie, yere çöküp, hatta genç adama sarılıp saatlerce ağlayabilirdi. Ama hayır. O bunu yapmazdı. Yapamazdı. Bir zamanlar sevdiği, bir zamanlar sonsuza kadar dost olarak gördüğü adam... Bugün hayatındaki en büyük düşmanıydı. Acı çekiyordu, ha? Yalandı, koca bir yalan. Acı çekeceğini bile bile neden yaptı o zaman bunu onlara? Neden bu bok çukuruna sürükledi hepsini? İçi alev alev yanıyordu Valerie'nin. Bu yapmacık sözlere kanmazdı. Zaten, Dante'nin alaycılığını takınması uzun sürmedi. O güçsüz düşmezdi, çünkü o da onlar gibiydi. "Sen de biliyorsun ki isteyerek olmadı. Hem bu kadar safkanlık takıntısı başa bela, güzelim. Kendini koruyamazsan ya kanın gider, ya bekaretin," dediğinde genç adam dişlerini birbirine kenetledi Valerie.

    Eski günlerde olsa, bu söz üzerine kahkahalar atar ve bekaretin erkeklerin uydurduğu egemen olma çabasının bir ürünü olmaktan başka hiçbir şey ifade etmediğini söylerdi genç kız. Şimdi ise durum farklıydı. Ona doğru bir adım daha attı. Masanın başında bir kraliçe edasıyla dikilirken kibirli bakışları adamı baştan aşağı süzdü. "Sende ikisi de yok, değil mi? Her zaman her şeyi batırdın. Ne kanın temiz, ne bekaretin. Kendine karşı bile saygın yok. Sen ölüsün. En yakın arkadaşının katili olan bir ölü." Her kelimesinin üzerine basa basa, ağır ağır söylüyordu genç kız. Kelimelerin karşısındaki adamın kalbine saplanmasını, burada yıkılmasını istiyordu olmayacağını bile bile. "İsteyerek olmadı... Ha-hah! İşte bu, tam olarak kendi ellerinle kazdığın kuyu," dedi ve derin bir nefes aldı. "Ve içine düşeceksin." Valerie sustuğunda içeriye derin bir sessizlik çöktü. Kurt adamlardan oluşan topluluk nefes bile almıyordu sanki. Betalarına karşı çıkmak onların harcı değildi. Oysa ne alfa ne beta genç kızın umurundaydı. Burada Dante ölse, kendisinin de öleceğini biliyordu. Sağ çıkmak yoktu. Görüşülmesi gereken konular vardı. Ucunda ölüm dahi olsa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dante Scodelario
Beta
Beta
Dante Scodelario


Özel Yetenek : Ateşi Kontrol Edebilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 11:30 pm

    Dante yüzüne yayılan soğukluğu hissedebiliyordu. O cezasını en iyi arkadaşını kaybederek çekmişti, bir de Valerie'den tokat yemeyecekti. Her zaman neşeli olan Dante, hayatında ilk kez böyle bir soğukluk duydu. Apollo amcadan nefret ederken bile, aralarında soğukluk yoktu. Ama şimdi, kalbi buz tutuyordu yavaş yavaş. Tek bir hareketle ayağa kalktı. Valerie aptaldı, hiçbir şeyden haberi yoktu. Parmağındaki yüzüğü zorlayarak çıkardı. Ellerinin şişmesi iyi bir alamet değildi. Eğer sinirini kontrol edemezse dönüşebilirdi. İki parmağının arasında tuttuğu yüzüğü zorlanmadan ezdi. Buz gibi soğuk gözleri genç kızın her hareketi izliyordu, kaçırmadan. Valerie, her zaman ki gibi kapalı kutuydu, duygularını iyi kontrol ederdi. Dante tekrar konuşmaya başladığında sesi kafede yankılandı. Bütün kurtlar nefes bile almadan bu kavgayı izliyorlardı. Yüzlerinde ise daimi bir bağlılık duygusu vardı. Valerie'den gelecek herhangi bir saldırı teşebbüsünde, kızı parçalamaya hazırlardı.

    "Sen aptalın tekisin. Hiçbir şey bildiğin yok, anlıyor musun? O gece neler olduğunu sadece izledin, asıl olanlar bizim beynimizin içindeydi. Ve şimdi, burada parçalanmak istemiyorsan benimle ormana gelip neler olduğunu dinlersin. Şayet burada kalmak istiyorsan, ben seni diğerleriyle baş başa bırakmaktan memnuniyet duyarım," dedi genç adam hiddetle. Derin bir nefes alıp eşyalarını masada bırakarak dışarı çıktı. Artık akşamüzeriydi. Güneş ufuklarda alçalmış, gökyüzüne turuncu bir renk vermişti. Dante'nin en sevdiği zamanlar güneşin batışıyla, gökyüzünün turuncu renkle boyanmasıydı. Hızlı adımlarla ormana doğru yürürken arkasından gelen topuklu ayakkabı sesini duydu. Kızlar ölümüne kavgaya bile gelseler modadan vazgeçmiyorlardı. Caddeler boşalmıştı, bu saatten sonra bir insanın tek başına bu kentte dolaşması aptallıktan başka bir şey olamazdı. Hızlı adımlarla ormana daldı ve birkaç metre ilerledikten sonra durdu. Arkasını döndüğünde genç kızın tereddütlü bakışlarını yakaladı. Kim olsa tereddüt ederdi, bir betayla akşam vakti ormana dalmak. Ancak bir aptalın yapacağı bir şey.

    "Şimdi o çeneni kapalı tut ve beni dinle," dedi genç adam aynı soğuklukla. Rahatlamak istercesine derin bir nefes aldı ve büyükçe bir kayanın üzerine oturdu. Rahatlaması lazımdı, yoksa yine kurtadama dönüşebilirdi. "O günden bir süre önce Krystof özel yeteneğini keşfetmişti. Karşındaki insana en büyük acısını tekrar yaşatmak. Benim üzerimde denemek istedi, benim ne gibi bir acım olabilirdi ki?" Dedi alayla. Hatıralar aklına doldukça yine sinirleniyordu. Alçak ama soğuk bir sesle devam etti, "Üzerimde denemeye başlamasıyla annemin yanışını tekrar izledim. Tekrar söylediği sözleri duydum. Krystof da izliyordu tabii ki. Paniklemişti, durduramıyordu anıyı. Ateşin o soğuk sıcaklığını tekrar hissetmiştim, onun adını haykırışımı tekrar duyuyordum. Tekrar umutsuzluk beni lime lime ediyordu. Hiçbir şey yapamamak. O zamanlar küçüktüm, fazla büyük değildim. Ne yapabilirdim ki, en fazla kendimi de öldürürdüm." Sesine kattığı ton soğukluk olmaktan çıkmış, acılı bir hale bürünmüştü. Yine hatırlıyordu işte, çocukluğundan beri her gün rüyasına giren anıyı. Sesi fısıltıdan farksızdı artık, gözleri genç kadını görmüyor, boş boş bakıyordu.

    "Daha fazla dayanamadım. Hissettiğim o umutsuzluk, çaresizlik ve acizlik duygusu dönüşmeme neden oldu. Ölüm istedim, anlıyor musun Valerie? Bana bunu yaşatanları öldürmek istedim. Ve daha ne olduğunu anlamadan kanın demirimsi tadı ağzımdan, tüm hücrelerime işlemişti. Burada mahvolan sadece siz değilsiniz, bu kadar da bencil olmayın. Siz sadece safkanlığınızı kaybettiniz, bense her şeyimi. Annem benim her şeyimdi, anlıyor musun? Her şeyim!" Sesi fısıltıdan arınmıştı, şimdi bas bas bağırıyordu. Hızla kayadan kalktı ve kızın kolunu acıtırcasına tuttu. O zaman içindeki değişmeyi fark etti. Gitmesi lazımdı. Yoksa yine üzülen sadece kendisi olacaktı. "Git," dedi genç kıza. İçindeki hayvanı daha ne kadar tutacağını bilmiyordu. Gözlerini genç kıza diktiğinde, onun gözlerinde kendi gözlerini gördü. Mavi, parlayan gözler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Bartoloměj
III. Sınıf Öğrencisi
III. Sınıf Öğrencisi
Valerie Bartoloměj


Özel Yetenek : Zamanla Oynayabilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimePaz Nis. 01, 2012 3:50 am

    Soğuk bakışlarıyla adamın ayağa kalkıp, yüzüğü uyuşukça parmaklarından çıkarmasını izledi. Soğuk demirin yarattığı boşluğu kendi parmaklarında hissedebiliyordu. Odasında en derinlere gömmüştü o yüzüğü, bakmaya katlanamamış, baktıkça parçalanmıştı çünkü. Şimdi ise gözlerinin önünde yüzük parçalanıyordu. Buz tutmuş ifadesiyle yüzüğün Dante'nin güçlü parmaklarında artık kullanılmaz hale gelişini izledi. Şaşmadı, şaşıracak hali dahi yoktu. "Sen aptalın tekisin. Hiçbir şey bildiğin yok, anlıyor musun? O gece neler olduğunu sadece izledin, asıl olanlar bizim beynimizin içindeydi. Ve şimdi, burada parçalanmak istemiyorsan benimle ormana gelip neler olduğunu dinlersin. Şayet burada kalmak istiyorsan, ben seni diğerleriyle baş başa bırakmaktan memnuniyet duyarım," dediğinde Dante tepki vermedi Vale. Olayın iç yüzünü hiçbir zaman öğrenememişti. Krystof bir sır kutusu gibi içine kapanmıştı bu konuda. Oysa kendisi görmüştü işte, o hiddeti, o nefreti, o ısırığı. Bu yetmez miydi? Adamın arkasına bakmadan çıkışını izledi. Tereddütsüz adımlarla peşine takıldı, şimdi vazgeçmeyecekti.

    Akşam güneşi tüm sukûnetiyle parıldıyordu. Acaba diye düşündü Valerie, göreceğim son gün batımı mı? Bunu umursamıyordu, bu dünyadaki acının tadına yeterince bakmıştı. Şayet öyle olacaksa, Dante içinde aynı şeyler geçerli olacaktı. "Şimdi o çeneni kapalı tut ve beni dinle," derken Dante, öldürücü bakışlarını oda dikti genç kız. Dinleyecekti, elbet dinleyecekti. Ancak konuşacağı zaman geldiğinde susmayacaktı. Onun bir kayanın üzerine çökmesini izledi ağır ağır, o konuşmaya başladığında içinden bir ses bu işteki büyük yanlışlığı bas bas bağırıyordu. "O günden bir süre önce Krystof özel yeteneğini keşfetmişti. Karşındaki insana en büyük acısını tekrar yaşatmak. Benim üzerimde denemek istedi, benim ne gibi bir acım olabilirdi ki?" Hatırlıyordu Vale o günü. Krys birdenbire gelip Valerie'nin zihnine tecavüz ettiğinde neye uğradığını şaşırmıştı genç kız. Afallamış, kaçmaya çalışmış, çığlıklar atmıştı. En sonunda bu işkence bittiğinde ona kuvvetli bir tokat atmış, bunu bir daha asla yapmamasını söylemişti. Yeteneği mükemmeldi kardeşinin, kurban kendisi olmadığı sürece. Bununla gurur duymuştu Vale ve Krys'in en acı hatırasına tanık olmuş olmasını umursamamaya çalışmıştı.

    Eşsiz acının tadını biliyordu ancak sorgulamadan edemedi. Krystof da kendisi de Dante'nin neredeyse her an yanındaydı, kendilerinden gizli ne gibi kötü bir anısı olabilirdi? Bunu duymak istediğinden emin değildi ancak onu susturmaya da gücü yoktu. Adam devam etti. "Üzerimde denemeye başlamasıyla annemin yanışını tekrar izledim. Tekrar söylediği sözleri duydum. Krystof da izliyordu tabii ki. Paniklemişti, durduramıyordu anıyı. Ateşin o soğuk sıcaklığını tekrar hissetmiştim, onun adını haykırışımı tekrar duyuyordum. Tekrar umutsuzluk beni lime lime ediyordu. Hiçbir şey yapamamak. O zamanlar küçüktüm, fazla büyük değildim. Ne yapabilirdim ki, en fazla kendimi de öldürürdüm." Kalbi yumru halini aldı genç kızın, ciğerlerinde tuttuğu nefesi bırakmaya korkuyordu. Dante'nin ailesini kaybedişinin hikayesini biliyordu, evet. Ancak bu Dante'ydi, güçlü, yenilmemiş. İşin iç yüzünü hiç sorgulamamıştı Valerie. Şimdiyse çaresizce genç adamı izliyordu.

    "Daha fazla dayanamadım. Hissettiğim o umutsuzluk, çaresizlik ve acizlik duygusu dönüşmeme neden oldu. Ölüm istedim, anlıyor musun Valerie? Bana bunu yaşatanları öldürmek istedim. Ve daha ne olduğunu anlamadan kanın demirimsi tadı ağzımdan, tüm hücrelerime işlemişti. Burada mahvolan sadece siz değilsiniz, bu kadar da bencil olmayın. Siz sadece safkanlığınızı kaybettiniz, bense her şeyimi. Annem benim her şeyimdi, anlıyor musun? Her şeyim!" Dante'nin sesi bir fısıltı gibi başlamış, güçlü gürüldemelere dönüşmüştü. Ormanın ölümcül karanlığı artık çökmüşken, yumruğunu sıktı genç adam. Başlıyor, dedi Valerie'nin içindeki ses. Dönüşecek. Yerinden fırladı, bir hayvanın gücüyle Valerie'nin kolunu kavrayıp haykırdı. "Git!" Paniklemişti genç kız, suratındaki ifadesizliği artık koruyamıyor, mantıklı düşünemiyordu. Durdu, kafasını kaldırdı. Mavi gözleri çakışırken ikisi de alev alev yanıyordu. Hayır, bu sefer her şeyin elinden kayıp gitmesine izin vermeyecekti Valerie. Olağan gücüyle bağırmaya başlarken nefreti gözyaşlarına karışmak üzereydi. "Onu uyarabilirdin! Söyleseydin yapmazdı. Seni lanet olası, kendine bu kadar çok güvenmeseydin kontrolünü kaybetmezdin, eğer biraz düşünseydin... İZİN VERMEZDİN! KENDİNE HAKİM OLURDUN! BEN OLDUM, BAŞINA KÖTÜ ŞEYLER GELEN BİR TEK SEN MİSİN SANIYORSUN HA?!" Acı hatıralar zihninin içine dolarken, o gün gördüğü şey geçiyordu aklından. Saf acı. Gözlerini yumdu ve yeniden açtı. Sıcak gözyaşı damlalarından bir tanesinin kaymasını engelleyemezken, sesini biraz daha yumuşatarak devam etti. "Ben kardeşimin safkanlığını kaybetmedim Dante. Kardeşimi kaybettim. Ona ne yaptığını göremeyecek kadar kör müsün? Onun eski Krystof olmadığını anlayamayacak kadar az mı tanıyorsun onu? Sen hayatımızı çaldın Dante. Krystof'unkini, benimkini. Kendininki. Bir kez olsun düşündün mü, ben ne yaptım? HAYIR, BİR ÖZÜR BİLE DİLEMEK ÇOK ZORDU SENİN İÇİN. KAÇTIN! BİZDEN KAÇTIN! Korkağın tekisin."

    Sözleri ağzından dökülüp giderken adamın onu eliyle itelemesi sonucu yere savruldu. Dönüşüm başlamıştı, onu kızdırmış, onu dönüşmeye zorlamıştı. Umurunda bile değildi. Güçlü bedeninin çevikliğiyle ayağa kalktı, avucunu açarak ona doğru uzattı. Savunmasız biri değildi, asla olmamıştı. Büyücü güçleri içindeki kudreti aydınlatıyordu. Onu burada yere serebilecek gücü vardı, dişe diş bir şekilde. "Hadi gel, küçük korkak kurtçuk. Beni de ısır. Ben sana sonsuza dek güvenen o dostun değilim," dedi ve karşısında bembeyaz tüylerle ışıldayan kurda odaklandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dante Scodelario
Beta
Beta
Dante Scodelario


Özel Yetenek : Ateşi Kontrol Edebilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimePaz Nis. 01, 2012 4:33 am

    Bu kız aptal, gerizekalı ve salağın önde gideniydi. Dönüşüm evreleri başladığında kafasındaki ağrı o kadar çok artmıştı ki, genç kızın söylediklerine odaklanamıyordu. Ama son söylediğini çok ne duymuştu. Bu sözler de Dante'nin kendisini bırakmasını sağlamış, ışıldayan beyaz kurda dönüşmesini sağlamıştı. Karşındaki ateş saçan gözlere baktı bir süre. Artık o kadar sinirli değildi, aksine son derece sakindi. Demek küçük kurtçuk ha. Yavaş adımlarla kızın etrafında dönmeye başladı. Geçtiği yerler alev alıyor, genç kızı ateşten çembere tutsak ediyordu. Özel yeteneği ateşi kontrol edebilmekti. Bazılarına göre ateş yıkım demekti, ama Dante'ye göre yaşama sebebi. Genç kız gözlerini Dante'den ayırmış, ifadesiz bir yüzle çembere bakıyordu. Konuşmaya başladığında ise kızdaki şaşkınlığı görmüştü. Bazı kurtlara konuşma yetisi bahşedilmişti, kendi babasında olduğu gibi. Dante'nin ailesi hem beyaz tüylülüğe hemde konuşma yetisine sahipti, onları özel kılan da buydu işte.

    "Emin ol benim çektiklerimi çekmedin Valerie. Hayatımda bir çok pişman olacağım şeyler yaptım, Krystof'u ısırmak bunların en başında geliyor. İstemedim, bunu anlamıyor musun? Tutmaya çalıştım kendimi, ölüyordum orada. Her gün kiliseye gittim. BEN GİTTİM! Bir gün bile Tanrı'ya inanmayan ben, her gün bu günahımdan kurtulmak için gittim kiliseye. Burada intikam isteyen sadece sen değilsin ve beni öldürmene asla izin vermeyeceğim. Beni öldürebilmek için gücünden fazlası gerekir," dedi genç adam. Sonlara doğru sesi kuvvetlenmişti, adeta hırlıyordu. "Kurtadamlık o kadar da kötü bir şey değil, tabii safkansan." dedi alayla. Kendisi safkandı, annesi insan olmasına rağmen genç adama hamileyken dönüştürülmüştü. İçinde insanlık olmasının hem iyi tarafları, hemde kötü tarafları vardı. Dolunayda dönüşmeye zorunlu olsa bile acı çekmiyordu diğerleri gibi. ama çok çabuk duyguları değişebiliyordu, şuanda olduğu gibi. Bir an için sakinken, bir süre sonra sinirden köpüren bir insan oluyordu.

    "Senin en büyük zayıflığın, abin. Senin ruhunu görüyorum Valerie. Ona bir şey olacak diye ödün kopuyor. Bir zamanlar benim de üzerime titrerdin. Ama hiç bir zaman o kadar da değerli olmadım senin için değil mi? Eğer değerli olsaydım, o gün o anıyı görmemi engellerdin! İzliyordun, hissetmiştim seni. Ama asıl korkak sensin, anlıyor musun? Bizi bu duruma düşüren sen ve senin korkaklığın! Sakın benim üzerime atma. Ben yeterince pişmanlık çektim. Birazda siz çekin." dedi öfkeyle. Bas bas bağırıyordu artık, kendini tutamıyordu. Valerie'nin etrafındaki daire her kelimesiyle büyümüştü. Genç kızın suratı hala ifadesizdi ama öne uzattığı kolunu indirmişti. Dante yine o sakin kimliğine büründü. Gözleri tekrar kahverengi olurken, vücudu insan biçimini aldı. Çember ise, o insan biçimini aldığında yok oldu. Birbirleri arasında en az beş metre vardı ama genç kızdan yayılan soğukluk ona kadar geliyordu. "Ben intikamımı almadan beni öldüremeyeceksin, anlıyor musun?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Bartoloměj
III. Sınıf Öğrencisi
III. Sınıf Öğrencisi
Valerie Bartoloměj


Özel Yetenek : Zamanla Oynayabilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimePaz Nis. 01, 2012 5:15 am

    Beyaz kurt, adım attığında yer alev almaya başlarken, Valerie adamın kendisini ateşten bir çemberin içinde hapsettiğini biliyordu. Onun ateşle neler yapacağına defalarca tanık olmuş, hepsini bir bir gözleriyle görmüştü. Oysa Dante'nin bilmediği bir şey vardı. Valerie'nin yeteneği. Kahrolmuş, acı içerisinde kıvranırken kendisini defalarca o ısırığın gerçekleştiği anda buluyordu ilk zamanlar. Bunun bir anı, silinmeye yüz tutmuş bir gerçeklik olduğunu düşünmüştü. Oysa değildi, zaman içerisinde kendisini geçmişe götürebildiğini keşfetmişti. Tıpkı geleceğe gidebileceği gibi. Ancak zordu, güçsüz düşürüyordu, tehlikeliydi. Yeteneğinin bilincine vardığında değiştirmeye çalışmıştı o günü. Ancak etkisi bir hiçti. Bu doğanın değişmesini istemediği bir olaydı. Hep böyle değil miydi zaten? İsterse bu çemberden kurtulurdu. Zamanda bir iki oynama ona gereken süreyi kazandırırdı, ama yapmadı. Bunu gizli tutacaktı en azından bir süre. Kulağına adamın ulumayla karışık sesi iliştiğinde ürperdi. Konuşabileceğini düşünmemişti. Kelimelerin bu kadar ağır olacağını düşünmüş olsa dahi. "Emin ol benim çektiklerimi çekmedin Valerie. Hayatımda bir çok pişman olacağım şeyler yaptım, Krystof'u ısırmak bunların en başında geliyor. İstemedim, bunu anlamıyor musun? Tutmaya çalıştım kendimi, ölüyordum orada. Her gün kiliseye gittim. BEN GİTTİM! Bir gün bile Tanrı'ya inanmayan ben, her gün bu günahımdan kurtulmak için gittim kiliseye. Burada intikam isteyen sadece sen değilsin ve beni öldürmene asla izin vermeyeceğim. Beni öldürebilmek için gücünden fazlası gerekir," dediğinde adam gözlerini ondan ayırmadı Valerie.

    "Kurtadamlık o kadar da kötü bir şey değil, tabii safkansan." Adamın kurt iken bile sesinin nasıl bu kadar alaylı çıkabildiğini düşündü, hahlarken nefret içinde onu süzmeye devam etti. Onu öldüreceğine yemin etmişti. Bunu yapacaktı. Gözlerini kıstı Vale, kelimeleri sindirmeye çalışıyordu. "Senin en büyük zayıflığın, abin. Senin ruhunu görüyorum Valerie. Ona bir şey olacak diye ödün kopuyor. Bir zamanlar benim de üzerime titrerdin. Ama hiçbir zaman o kadar da değerli olmadım senin için değil mi? Eğer değerli olsaydım, o gün o anıyı görmemi engellerdin! İzliyordun, hissetmiştim seni. Ama asıl korkak sensin, anlıyor musun? Bizi bu duruma düşüren sen ve senin korkaklığın! Sakın benim üzerime atma. Ben yeterince pişmanlık çektim. Birazda siz çekin." Çevresindeki ateşin dalgaları yüzünün gölgelerini aydınlatıyordu genç kızın. Suratındaki ölümcül bakışlarla ona haykırmak istedi. Hayır, demek için yanıp tutuşuyordu. Sen hep değerliydin. İşte bu yüzden katlanamadım, işte bu yüzden böyle yıkıldım. Acizliğin zamanı değildi. Görmüştü ancak ne yaptıkları hakkında en ufak bir fikri yoktu. Olsa izin vermezdi. Bu yüzden Valerie'yi suçlayamazdı, bu hak onun değildi.

    Birden ateşler söndü, Dante yeniden kendi bedenine büründü, her şey durdu. Buzdan kraliçe kıpırdamazken genç adam sesinde en ufak bir tını olmaksızın mırıldandı. "Ben intikamımı almadan beni öldüremeyeceksin, anlıyor musun?" Anlamıyordu. İntikam alması gereken kişi Valerie'ydi, Dante değil. Hiçbir şey yüzünden kendisini sorumlu tutamazdı. Suçu üzerine yıktırmayacaktı Valerie, elini indirdiğinde sakin olmaya çabaladı. Aradaki mesafeyi istemsizce doldururken neredeyse adamla burun buruna gelene kadar yaklaştı. İçindeki savaşçı kükrüyor, etrafa yıkım saçıyordu. Oysa kendisi ölüm kadar durgundu. Elini yavaşça kaldırdı. Dante'nin yanağını kavradığında eli nefesleri birbirine karışırken adeta fısıldadı. "Yanılıyorsun. Hep yanıldın. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamayacak kadar acizsin. Eğer bilseydim... Eğer orada olanları anlasaydım bir saniye durmazdım. İkinizi de kurtarmak için elimden gelen her şeyi yapardım. Her şeyi. Ne kadar çöktüğümü göremiyor musun? Bu pişmanlıktan değil Dante. Bu içimdeki ateşten. Yaktığın başka bir ateşten. İntikamdan." Buz tutmuş elini adamın sıcak suratından çekti. "Seni öldüreceğim. Çünkü ben yanıyorum. Çünkü ben yanarsam sen de yanarsın." İki sene önceye dönmüştü yine zihni. Dante boş kulübeyi ateşle yakıyor, günün keyfini kendi yöntemleriyle yaşıyordu. Adamın kucağında oturan Valerie kahkahalarla gülüyordu. O zamanlar gülebiliyordu... Birden bir kıvılcım eline düşüvermişti. Kendisi daha hiçbir şey diyemeden eline eller, gözlerine Dante'nin korkulu bakışları kapanmıştı. Acıyı dahi hissetmemişti Vale, nasıl hissedebilirdi ki? Gülerek genç adamın kulağına fısıldamıştı. Ben yanarsam sen de yanarsın, diyerek dudaklarına bastırmıştı dudaklarını. Dante'nin genzinden gelen hırıltı ise onlara cevap olmuştu. Gülmüşlerdi. Gülebilmişlerdi... Şimdi ise gerçeğin çarpıcılığıyla yüzleşti Valerie. Bugün mazide kalmış gülüşlere yer yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dante Scodelario
Beta
Beta
Dante Scodelario


Özel Yetenek : Ateşi Kontrol Edebilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimePaz Nis. 01, 2012 5:46 am

    "Yanılıyorsun. Hep yanıldın. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamayacak kadar acizsin. Eğer bilseydim... Eğer orada olanları anlasaydım bir saniye durmazdım. İkinizi de kurtarmak için elimden gelen her şeyi yapardım. Her şeyi. Ne kadar çöktüğümü göremiyor musun? Bu pişmanlıktan değil Dante. Bu içimdeki ateşten. Yaktığın başka bir ateşten. İntikamdan. Seni öldüreceğim. Çünkü ben yanıyorum. Çünkü ben yanarsam sen de yanarsın." dedi genç kadın ifadesiz bir sesle. Dante ne yaptığının farkına varamadan genç kızın başını sımsıkı tutmuştu. Gözlerini ise aynı hizaya getirebilmek için hafifçe eğilmişti. "Görmüyor musun ne halde olduğumu! Bir kere olsun şu intikam perdesini kaldır da bak. Ben hayatımda bu kadar acı çekmedim. Bu kadar savunmasız hissetmedim. Her gün kahroldum. Bu oyunda sadece siz yaralanmadınız. Sadece siz yanmadınız.Sadece bir kere, anlıyor musun? Bir kere!" dedi adam çaresizce. Çaresizdi, hayatında ikinci defa çaresizdi. Ama genç kız onu öldüremeyecekti, eğer Dante ölürse, peşinden herkesi sürüklerdi.

    Ellerini indirdi genç adam. Genç kızın bakışlarında bir değişiklik olmamıştı çünkü. Bundan sonra uğraşmayacaktı, o güler yüzlü Dante, burada ölmüştü artık. Arkasını döndüğü gibi yürümeye başladı. Attığı her adımla içindeki insanlık yavaş yavaş ölüyordu. Acı acı gülümsedi, artık rol yapmasına gerek yoktu. Maskesini çıkarmıştı ve altında yatan duyguları bir bir gün yüzüne çıkarıyordu. Kalbi ise kırıktı, ona inanmayan Valerie'ye, onu terkeden Krys'e. Ormanın kıyısına yaklaştığında sırtına giren acıyla duraksadı. İçi parçalanıyordu sanki, göğüsünü oyuyorlardı. Elini sırtına attığında keskin bir şeyle karşılaştı. Bıçak. Demek Valerie pis oynuyordu. Bıçağı tek bir hareketle çıkardı. Aynı anda boğazından kopan acı dolu hırlamaya engel olamadı. Canı yanıyordu, hemde ölesiye. Boğazından kopan ikinci bir hırlamaya karşı koyamadı. Bıçağa göz atınca gümüş olduğunu fark etti. İçinden gülmek geliyordu. Gözlerini kaldırınca Valerie ile karşılaştı. Ona bakarak kahkaha atıyordu. Gümüşün kurtları öldürdüğü yoktu, bu sadece uydurma bir hikayeydi. Biraz etkiliyordu o kadar. Gözlerinin maviye döndüğünü hissedebiliyordu. Biraz sonra insan bedeninden kurda dönüşünce yarası hızla iyileşmeye başladı.

    Sakin adımlarla ilerlemeye başladı, kızın üzerine doğru. Yine sinirlerine hakim olamıyordu. Boğazından kaçan bir hırlama kıza ufak bir geri adım attırdı. Kim olsa atardı, biraz sonra boğazınızı parçalayacak kurda kim karşı koyabilirdi ki. "Biliyor musun Valerie, beni ne kadar önemsediğini(!) şimdi anladım. Eğer ben yaşayacaksam, benden intikam isteyen kişi ölmeli." dedi sakince. 'Önemsemek' kelimesini tükürür gibi söylemesi kızın ellerini yumruk yaptırdı. Ayaklarını hızla toprağa geçirirken hırlamaları yükseldi. Boğazından kopan yüksek sesli hırlama kızın çığlığıyla birleşince, Totechum Kenti'nin sessizliği bozuldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Bartoloměj
III. Sınıf Öğrencisi
III. Sınıf Öğrencisi
Valerie Bartoloměj


Özel Yetenek : Zamanla Oynayabilme

We're not together anymore. Empty
MesajKonu: Geri: We're not together anymore.   We're not together anymore. Icon_minitimePaz Nis. 01, 2012 6:23 am

    Genç adam kızın saçlarını kavrayıp başını başına dayadığında Valerie onun sözleriyle kalbinden vurulmuşa döndü. "Görmüyor musun ne halde olduğumu! Bir kere olsun şu intikam perdesini kaldır da bak. Ben hayatımda bu kadar acı çekmedim. Bu kadar savunmasız hissetmedim. Her gün kahroldum. Bu oyunda sadece siz yaralanmadınız. Sadece siz yanmadınız. Sadece bir kere, anlıyor musun? Bir kere!" Gözleri sıkıca yumdu Valerie. Korkuyordu. Deli gibi korkuyor, işte burada ölüyordu. Krys dönüştüğünde hayatındaki en önemli iki insanı birden kaybettiğini biliyordu. Şimdi ise, şimdi ise paramparça ayakta durmaya çalışıyordu. Belli etmezdi, edemezdi. Küçüklüğünden beri bir kez olsun acısını yüzüne yansıtamamıştı, ustalıkla gizlemişti. Şimdi de yıkıldığını belli etmek istemiyordu. Ona sarılmak istiyordu ama yapmadı. Güçlü duruşu, soğuk bakışlarıyla onu süzdü. Dante de acı çekmişti. Kahretsin, bunu nasıl göremezdi? Bu gözlerdeki acı... Acı çok fazlaydı. İçinin yandığını hissetti genç kız. Onu affedebilirdi. Bu kadar zor olmamalıydı. Tam ağzını açacağı sırada genç adam arkasını döndü. Ağır adımlarla kızdan uzaklaşmaya başladı. Bir kez daha. Yeniden. Orada Valerie'yi yapayalnız bırakıp giderek.

    Az kalsın inanıyordu. Bu lanet adama, bir kez daha inanıyordu. Madem o kadar yıkılmıştı, dönüp nasıl gidebilirdi? Düzeltmeyi denemek yerine, yeniden mi kaçardı bir insan hata üzerine hata yaparken? Gözlerinden akan yaşları engelleyemedi. Adam arkasını dönse onu paramparça halde görecekti. Ayakta bile duramıyor, deli gibi titriyordu. Boğazından kopan bir hıçkırığı engelleyemedi. Hayır, hayır o ağlayamazdı. Yeniden bu adam tarafından hayal kırıklıkları içerisinde bırakılmışken olmazdı. Öfkesinin mantığını ele geçirmesine izin verdi. Bir an için elinde bir gümüş bıçak belirdi. Gümüş, kurtlar için acının öteki adı. Acı çeksin istedi. Onu öldüremeyeceğini biliyordu. Ettiği tüm yeminler bahanelere karışmaya hazırdı. Ruhen onu öldürmeye hazır olmamıştı hiçbir zaman. İçindeki bir yanı hep bağırmıştı, o da üzgündür diye. Şimdiyse öyle olmadığını görüyordu. Bıçağı adamın sırtına hedef alarak fırlattı. Hedef şaşmaksızın adamın sırtına saplandı. Bir uğultu yükseldi Dante'nin dudaklarından. Ürperdi Valerie. Adam arkasını döndüğünde suratındaki yıkılmış bakışlarıyla karşılaştı. İhanete uğramış. Evet, belki şimdi anlardı onun ne hissettiğini. Kahkaha patlattı. O acı içinde kıvranırken kahkaha krizine tutuldu. Ağlıyor, gülüyor, kahkahalar atıyordu. Kahrolası bir krizin içerisine düşmüştü. Yapmamalıydı, yapmak istememişti.

    Bir anda Dante kurt formunu aldı, gözlerindeki öfkeyle kendisine ilerlemeye başladığında genç kız bir adım geriledi. "Biliyor musun Valerie, beni ne kadar önemsediğini(!) şimdi anladım. Eğer ben yaşayacaksam, benden intikam isteyen kişi ölmeli." Bu sözler doğrudan kendisine söylenmişti. Yaşasın diye düşündü, en sonunda kurtuluyoruz. Dante öyle bir hırladı ki boğazından çıkan çığlığa engel olamadı. Ellerini kendisine siper ederek adamı fırlatmaya yarayacak büyüyü düşledi aklından. Gözleri sarıya dönen genç kızın elinden çıkan hayali ışıklar adamı fırlattığında bu kendisine zaman kazandırdı. Deli gibi koşturmaya başladı. Bir pençe kolundan tutup onu kavradığında onun gözleriyle karşı karşıya kaldı. İki pişman, iki hayal kırıklığıyla dolu insan, iki ihanetle ezilmiş ruh. Ne kadar ortak noktaları vardı. Oysa birazdan ikisi de tarihe karışacaktı. Sağ çıkmak yoktu. Ölümüne hamle yaptı Valerie. Onu öldürmeye yetecek güçteki büyüyü düşlediği sırada gecenin içerisinden en az gece kadar karanlık bir kurt beyazın üzerine çöktü. İnlemesine engel olamayan Valerie bunun kim olduğunu biliyordu. Krystof.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
We're not together anymore.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sibilus Magica RPG :: Özel Alanlar :: Totechum Kenti :: Vŭrkolak Café-
Buraya geçin: