Sibilus Magica RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sibilus Magica RPG

Bu ırklar savaşında tarafınızı iyi seçmeniz gerekiyor!
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Kurgu Özeti

Kurtadam ve Vampirlerin savaşında tarafınızı en kısa sürede seçmeniz gerekiyor. Çünkü gözlerinizi açıp kapayana kadar büyük bir savaş patlak verebilir. Bu savaşta Kurtadam veya Vampir olabilirsiniz. Ya da savaşın dışında olabildiğince barışçıl bir ortamda yaşamayı tercih edip İnsan, Büyücü veya İblis olabilirsiniz. Yeteneklerinizi keşfedip, rol oyunlarınızın keyfine erişmek çok zor değil!

Duyurular
x Sitemizin avatar boyutu 165*350'dir.
x Irk kurguları yayınlanmıştır. Ulaşmak için; tık
x Özel Yetenek Alımları açılmıştır. Ulaşmak için; tık
Yöneticiler

Venetia Lynn Boleyn


Fredrik N. Vegard
Ayın En İyileri

Ayın Kişisel Kurgusu
name


Ayın Rol Oyunu
name


Ayın Çifti
name&name


Ayın Dostları
name&name


Ayın Düşmanları
name&name


Ayın Öğrencisi
name


Ayın Yetişkini
name
The Day That Never Comes Moz-screenshot-1

 

 The Day That Never Comes

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Krystof Bartoloměj
Kurtadam
 Kurtadam
Krystof Bartoloměj


Özel Yetenek : Korkunç anıları yeniden yaşatma.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeCuma Mart 30, 2012 10:24 am

The Day That Never Comes 3ykm5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Venetia Lynn Boleyn
Model
Model
Venetia Lynn Boleyn


Özel Yetenek : Duygu Sezinleme.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeCuma Mart 30, 2012 11:11 am

You call me lavender, you call me sunshine
You say take it off, take it off

    Kız önündeki bardaktan büyük bir yudum daha alıp ayağa kalktı. Sıkıntıyla iç çekip neler yapabileceğine dair seçeneklerini düşünmeye başladı. Dante'yi görme fikri kalbinin biraz daha hızlı atmasına neden olduğunda, kocaman gülümsedi. Aklına en çok yatan fikir bu olmuş, giyinmek için yukarıya çıktı. Ne giyebileceğine karar vermek için gardrobuna ilerledi. Dante'nin en sevdiği beyaz elbisesini çekip, altına da mavi ayakkabılarını aldı. Birkaç dakika sonra giyinmiş bir halde aynada kendisini süzdü. Saçlarını açıp bir kolye seçmek için çekmecesine uzandı. İnce zincirli bir kolye seçip taktıktan sonra son kez aynaya baktı. Çantasını alıp hızlı adımlarla aşağıya indi. Mutfaktan gelen tıkırtılara seslendi.

    "Mel! Ben Totechum'a gidiyorum."

    Peşinden gelmeye kalkışan beyaz kediyi de içeriye yolladıktan sonra dışarıya çıktı. Evin önünde durup taksinin gelmesini beklerken bir sigara yaktı. İçine derin bir nefes çekip sırtını duvara yasladı. Eliyle saçlarını düzeltip çevresine bir bakış attığında köşeden dönen taksiyi gördü. Sigaradan hızlı ve derin bir nefes daha çekip izmariti yere attı. Ardından önünde duran taksinin arka koltuğuna oturdu.

    "Totechum Kenti."

    Şoför başını usulca sallayıp arabayı çalıştırdı. Lynn başını cama yaslayıp usulca gülümsedi. Arabanın hızıyla ağaçları bulanık bir şekilde görmeye başladığında rahatlayarak arabayı incelemeye başladı. Birkaç dakika sonra sıkılmış, ne kadar kaldığını merak etmeye başladı. Yine de sabırla çevresini izlemeye devam etti. Yaklaşık on dakika sonra araba durduğunda hızlı adımlarla taksiden indi. Parayı şoföre uzatıp kapıyı kapattıktan sonra birkaç metre ilerideki büyükçe kulübeye doğru ilerledi. Kapıdaki görevlinin bulunduğu camekana eğilip, gülümseyerek mırıldandı.


    "Dante Scodelario."
    "Şuan dışarıda."
    "İçeride bekleyebilirim."
    "Peki hanımefendi. Girebilirsiniz."

    Lynn usulca başını sallayıp kendisi için açılan kapıdan içeriye girdi. Birkaç görevli onay için kapıdaki adama baktıklarında, adam usulca başını salladı. Bununla diğer kapıda açılırken, kız hızlı adımlarla şehre girdi. Yolunu biraz daha uzatmak için ara sokaklardan gitmeye karar verdi. Birkaç yüz metrede bir bekleyen görevliler içinin rahatlamasını sağladıklarında, yürümeye başladı.


En son Venetia Lynn Boleyn tarafından C.tesi Mart 31, 2012 5:32 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sibilusmagica.power-rpg.com
Krystof Bartoloměj
Kurtadam
 Kurtadam
Krystof Bartoloměj


Özel Yetenek : Korkunç anıları yeniden yaşatma.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeCuma Mart 30, 2012 11:35 am

    Gecenin karanlığı, Totechum'un ormanlık bölgesini işgal ederken ormana tam bir sessizlik hakimdi. Siyah gece ağaçlarla birleşiyor, ölüm sessizliği çevreliyordu ormanı. Ağır adımlarla yürümekte olan genç adam su yeşili gözlerini gökyüzüne kaydırdı. Uçsuz bucaksız gökyüzü sonu yokmuş gibiydi. Tıpkı adamın aklında bitmek bilmeyen düşünceler gibi. Bedenen yorgundu, dönüşüm evresi onu hırpalamıştı. Bir sene diye düşündü içinden, bu lanete uğrayalı bir sene. İlk başlarda ölüm gibiydi. Irkının onun için her şey demek olduğu Krys, kanı bozuğun teki olmuştu. Acınası. Acizce. Nefret etmişti her şeyden. Kendisinden, ırkından, dönüştüğü şeyden... Dante'den. Belki bir hataydı onunkisi, belki kontrolü dışıydı. Yine de ondan hayatını çalmıştı Krys'in. Ve genç adam bunu unutmayacaktı. Yorgun bir şekilde ilerlerken büyücülük hayatında en çok özlediği şeyin ne olduğunu bulmaya çalışıyordu. Kaçıp gittiği o günden beri hayatında çok şey değişmişti. Önceleri kaçmıştı. Korkusuz Bartoloměj, güçlü Bartoloměj, harika Bartoloměj kaçmıştı. Geride yıkık dökük bir kardeş, birkaç dost ve yüzlerce mazi bırakarak.

    Geri dönmüştü elbet. Vücudu bu yeni değişimi kabullendiğinde, belki de daha güçlü olarak geri dönmüştü. Her zaman yakışıklılığıyla büyüleyen genç adama kurtluk ayrı bir hava katmıştı. Mükemmelliğin mükemmelliği. İronik bir biçimde en korkuncu. Olduğu şeyden nefret ediyordu. Buna rağmen bundan kurtulamıyordu. Çaresizce kaderini kabullenmişti. Valerie'nin sözleri geldi aklına. Sen Krystof'sun ve hiçbir şey bunu değiştirmez, demişti bir keresinde ona genç kız. O zamandan beri hayatını özetleyen cümle buydu belki de. O Krys'ti, o hala kendisiydi. Kalpsiz, duygusuz, yakışıklı, özgür adam.

    Ormandan çıkarken, Totechum'un tenha ara sokaklarından birine daldı. Yavaş adımları hızlanmış, aceleci hareketlere bırakmıştı yerlerini. Kulağına tiz bir çığlık iliştiğinde nefret saçan gözlerle etrafını süzdü. Kimse yoktu. Adımlarına devam ettiği sırada aynı ses bir kez daha kopardı kıyametleri. Dönüp gidebilirdi, umurunda bile olmazdı. Bu hayatının kanunuydu, her gün birileri ölmüyor muydu? Ancak bu farklıydı. Nedenini bile anlamadan Krystof kendisini kurt formunda buldu. Sarışın bir genç adamın simsiyah bir kurda dönüşmesini beklemezdi kimse. Oysa kalın kömür karası tüyleri, iri yapısıyla Krystof, kurt haliyken içindeki karanlığın dışa vurumu gibiydi. Var gücüyle ilerledi sokak boyunca. Köşeyi döndüğünde kendi cinsinden birini ve zamanında çok iyi tanıdığı bir kızı gördü. Venetia Lynn Boleyn, üzerinde gecenin içerisinde dahi parıldayan beyaz elbisesiyle çığlıklar atarken bitkin görünüyordu. Köşeye sıkışmış, çaresizliğe mahkum olmuş bir şekilde bağırmaktan başka yapabileceği bir şey yokmuş gibiydi. Önündeki kurt birden adama dönüşürken kaçmaya yeltendi. Başaramadı. Orada öylece dikilmenin bir faydası yoktu, genzinden bir hırıltıyla onlara yaklaştı Krys. Var gücüyle adamın boynuna asıldığında, var olan en güçlü kurtlardan birinin dişlerinden sağ çıkması imkansızdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Venetia Lynn Boleyn
Model
Model
Venetia Lynn Boleyn


Özel Yetenek : Duygu Sezinleme.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeCuma Mart 30, 2012 12:13 pm

    Gecenin karanlığı en sonunda üstüne çöktüğünde, Totechum da bulunmaması gerektiğini hissetti. Aptallık yapmıştı. Hemde büyük bir aptallık. Bir anda kurtadamlardan birisi üzerine atlasa, zayıf bedeniyle ona ne kadar karşı koyabilirdi ki? Tenha sokaktan ayrılmak için hızlı adımlarla yürümeye başladığında arkasında duyduğu çatırtıyla hızla arkasına döndü. Bulduğu tek şey rüzgardan dolayı sallanan birkaç yaprak olduğunda sinirle gözlerini devirdi. İyice paranoyaklığı tutmuştu. Birkaç saniye sonra bir hırıldama da bu yaprak hışırtısına eşlik ettiğide, bu sefer bunu yapanın rüzgar olmadığından emin, sırtını duvara yasladı. Gözlerini gökyüzüne dikip her ne ise gelmesini beklemeyi düşündü. Bir an sonra bundan vazgeçtiğinde, daha da hızlı adımlarla meydana doğru yürümeye başladı. Ama birkaç dakika sonra kaybolduğu gerçeğiyle karşılaştığında, sinirle ayağını yere vurdu. Kurtların, adamların veya her ikisinin arasında kalmıştı. Ve kendisini savunabileceği tek şey elindeki çantasıydı. Ve çığlığı. Gerçekten iyi çığlık attığını hatırlayarak rahatlasa da, birileri yetişene kadar kafasının çoktan bedeninden ayrılmış olabileceğini fark etti. Arkasındaki sesler artarak kendisine yaklaştığında, kız hızla arkasını döndü. Karşılaştığı kurtla büyük bir çığlık attığında, birilerinin onu duymuş olduğunu umuyor, sırtını duvara yasladı. Yorgunlukla bakışlarını karşısındaki kurda kaldırıp, ne yapabileceğini düşündü. Aklına en ufak bir fikir bile gelmediğinde, usulca küfretti. Belki de yaptığı son şeyin bu olduğunu düşünürken, kurdun birden adama dönüştüğünü gördü. Bununla bir adım kenara çekilip adamın üzerine atlayan silüeti son anda fark etti. Gece siyahı kurt adamın boğazını parçalayıp bir adım geriye çekildi. Lynn derin nefeslerle karşısındaki kurda bakıp hala dehşetle yerde yatan boğazı parçalanmış adama baktı. Ardından kim olduğunu çoktan anladığı adama dönmemek için büyük çaba sarfederek mırıldandı.

    "Bu şekilde karşılaşacağımızı ummamıştım."

    Ardından dönerek genç adamın su yeşili gözlerine baktı. Birkaç dakika boyunca tek kelime etmeden onu izlerken, Krystof da tek kelime etmiyor, Lynn gözlerini kaçırdı. Arkasını dönerek yerdeki taşlardan birini aldı. Yapacak başka bir işi yokmuş gibi taşı incelemeye başladı. Kızıl kızıl parlayan taşa yansıyan ay ışığı gülümsemesine neden oldu. Ardından bakışlarını yeniden karşısındaki genç adama kaldırdı.

    "Bunu söylemekten nefret ediyorum ama kayboldum. Meydana gitmem gerekiyor."

    Genç adamın dudakları alaycı bir gülümseme için kıvrıldığında Lynn gözlerini devirerek inatla ona bakmayı sürdürdü. Ne zamandır görüşmediklerini hesaplamaya çalıştığında onun ne kadar değişmiş olduğu fark etti. Yüzü düşündüğünün aksine daha da güzelleşmiş, sarı saçları uzamıştı. Tek değişmeyen şey su yeşili gözleri olmuştu. Lynn bir zamanlar o gözleri gerçekten sevdiğini fark ettiğinde kalbindeki kasılmayı görmezden geldi.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sibilusmagica.power-rpg.com
Krystof Bartoloměj
Kurtadam
 Kurtadam
Krystof Bartoloměj


Özel Yetenek : Korkunç anıları yeniden yaşatma.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 6:02 am

    Kan, ağzının içinde demirimsi bir tat bırakırken artık cansızlaşmış bedenin dişlerinin arasından kayıp yere düşmesine izin verdi. Birini öldürmek doğaldı onun için, bu yüzden en ufak bir değişiklik hissetmedi. İnsan formuna geri dönerken, karşındaki zayıf kızın kendisini tanıdığını biliyordu. Sessizliği, korkuyla karışık hızlı nefes alışları Krys'e cevaplarıydı. Başkası olsa arkasına bakmadan kaçardı. Cesaretini toplamaya çalışır gibiydi kız, genç adam ise tek kaşını meydan okurcasına kaldırmış, bu kızın aklını kaçırıp kaçırmadığını düşünüyordu. "Bu şekilde karşılaşacağımızı ummamıştım," dedi en sonunda Lynn. Krystof'un suratına alaycı bir gülümseme yayıldı. Kız en sonunda kafasını kaldırıp onun gözlerinin içine bakabildiğinde, o gözlerini kaçırana kadar bakmayı sürdürdü genç adam. Zamanında bu kızı incitmişti, tıpkı diğer yüzlercesi gibi. Ama Lynn farklıydı, Krys için ne yaparsa yapsın değerli kalacaklardan biriydi. Bu kız mutlu olmayı hak edenlerdendi. Bu yüzden ona karşı saygılıydı Krys, saygı ise onun için zor bulanacak bir duyguydu.

    "Bunu söylemekten nefret ediyorum ama kayboldum. Meydana gitmem gerekiyor." Lynn'in tereddütlü sesi, Krystof'a adeta beni meydana götürür müsün diyor, ancak duruşu bunu itinayla reddediyordu. Suratındaki alaycı gülümsemeyi silen genç adam, ağzının kenarında kalmış bir damla kanı elinin tersiyle silerek kafasını salladı. "Totechum'da gece yalnız gezilmeyeceğini sevgilin sana öğretmedi mi Lynn?" İğnelemeli ses tonu kıza değil, kendisini bu yaratığa dönüştürmüş olan Dante'yeydi. Eh, aslında kurt olduğu zaman öylece bırakıp gittiği Lynn'in onunla birlikte olması işleri pek kolaylaştırmıyordu. Yine de Krystof böyle şeylere takılmazdı, zaten fazlasıyla taş kalpliydi. Omuz silkerek eliyle yolun ilerisini göstererek hafiften eğildi. "Önden bayanlar," dediğinde gülümsüyordu.

    Karşısındaki kızın ne yapacağına karar vermeye çalıştığı belliydi. Lafına bozuldu her halinden belli olsa da, şu an bu adama ihtiyacı olduğunu da biliyordu. Öne doğru birkaç adım attı, Krystof'un arkasından geldiğinden emin olunca ilerlemeye başladı. Kızın değiştiğini düşündü genç adam. Kızıl saçları kırmızıya kaçmaya başlamış, bakışlarına ayrı bir ifade yerleşmişti. Hala narindi, herhangi biri bu kızı güç kullanmadan yere serebilirdi. Ki, az önce seriyordu da. Öldürdüğü adamın suratına dönüp bakmadı. Ölmeyi hak etmişti, arkasında üzülecek birileri olduğunu sanmıyordu. Totechum böyleydi zaten, bir bakarsın kral sensin, bir bakarsın yalnızca bir beden. Krystof kral olup, kral kalanlardandı. Büyücü iken gösterdiği asillikten hiçbir şey kaybetmemişti. Doğuştan kurt olmayışı yüzünden birçok hırlamayla karşılaşsa da, kendi içinde olan güç yüzünden herkes zamanla ona saygı duymak zorunda kalmıştı. Ona tek saygı duymayan kişi kendisinden başkası değildi. Sessizlik ikisinin arasına çöktüğünde bundan rahatsız oldu. Bozmak için boğazını temizlerken, "Konuşma yeteneğin olduğunu zannediyordum, Venetia Lynn Boleyn." dedi ve önündeki kıza karşı konulamaz bir gülümseme fırlattı. Tek sorun, bu gülümsemenin fazlasıyla alaycı oluşuydu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Venetia Lynn Boleyn
Model
Model
Venetia Lynn Boleyn


Özel Yetenek : Duygu Sezinleme.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 6:46 am

    "Totechum'da gece yalnız gezilmeyeceğini sevgilin sana öğretmedi mi Lynn?"

    Kız sinirle parlayan bakışlarını ona kaldırsa bile ağzını açıp tek kelime bile etmedi. Eğer onunla laf kavgasına girişse belki kazanır ama burada tek başına kalırdı. Bu yüzden onun varlığını ve iğneleyici sesini umursamamaya çalıştı. Onun Dante'yi sevmediğini biliyordu ama sonuçta bir zamanlar kendisini de sevdiğini düşünüyordu değil mi? Sevgi Krystof için çok çabuk değişiyordu. Ama yine de Lynn onu beklediğinden daha kolay atlatmıştı. Uzun bir süre sonra dönmediğinde onun kaçtığını anlamıştı. Eh sonuna kadar onu bekleyecek değildi. Birkaç ay sonra Dante ile tanışmıştı. Krystof'u dönüştüren adamla. Onu gerçekten sevebileceğini hissetmişti kız. Ona gerçekten istediği sevgiyi verebilecek birini bulduğunu düşünmüştü. Krystof'un aksine kendisini kapalı duvarların arkasına sıkıştırmıyordu Dante. Düşüncelerinden sıyrılmasını sağlayan şey Krystof'un omzunu silkerek eliyle yolun ilerisini göstermesi olmuştu.

    "Önden bayanlar."

    Lynn kararsızlık dolu bakışlarını hızla ona kaldırdı. Ne yapacağını düşünüyordu. İtiraf etmek istemese bile Krystof'a güveniyordu. Öne doğru birkaç adım atıp onun da gelip gelmediğine baktı. Geldiğini görünce yürümeye devam etti. Bir an önce buradan kurtulmak ve yıllarca uğramamak istiyordu. Bunun yanlış olduğunu biliyordu. Krystof'la karşılaşmamasını gerektirecek hiçbir şey olmamıştı. Sadece içten içe kırıldığını biliyordu. Ve bunu onun kendisini kitap gibi okuyan gözlerinden kaçırmak zordu. Bunu anlamasını istemiyordu. Onun adamın üstüne atladığını gördüğünde gerçekten şaşırmıştı. Kendisi için bunu yapacağını sanmıyordu. Yada hiç ummamıştı. Her şeye rağmen Krystof'a can borcu vardı ve acıyla güldü. Onun hayatını kurtarma şansı neredeyse sıfırdı. Hangi ırktan olursa olsun herhangi biri kendisini hiç zorlanmadan öldürebilirdi. Az önce gerçekten ölümün soğuk nefesini hissetmişti. Kendi ırkına ait olmayan bir şehirde, tenha sokaklardan birinde, sokak kaldırım taşlarına yığılmış bir beden. Belki de birkaç yıl sonra bulurlardı cesedini. Buralara çok kişinin uğradığını sanmıyordu.

    "Konuşma yeteneğin olduğunu zannediyordum, Venetia Lynn Boleyn."
    "Neden konuşmalıyız ki? Herkesle konuşmak isteyecek kadar sıcakkanlı olduğunu bilmiyordum Krystof. Sessizliği sevdiğini sanıyordum."

    Yerdeki taşa usul bir tekme savurup yürümeye devam ederken, usulca tırnaklarını avcuna batırdı. Acı hissi kendisine gelmesini sağlarken, çevresine bakındı. Uzaktan duyduğu kurtadamların sesi rahatlamasına neden oldu.





En son Venetia Lynn Boleyn tarafından C.tesi Mart 31, 2012 7:31 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sibilusmagica.power-rpg.com
Krystof Bartoloměj
Kurtadam
 Kurtadam
Krystof Bartoloměj


Özel Yetenek : Korkunç anıları yeniden yaşatma.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 7:27 am

    "Neden konuşmalıyız ki? Herkesle konuşmak isteyecek kadar sıcakkanlı olduğunu bilmiyordum Krystof. Sessizliği sevdiğini sanıyordum." Kızın sözleri üzerine gecenin sessizliğini bozan bir kahkaha patlattı Krystof. Sessizliği sevdiği doğruydu, hele ki şu son zamanlarda. Ama her zaman gürültünün merkezinde olmuştu. Sıcakkanlıydı, inkar edilemezdi. Yine de içindeki bir yön, hep nefret ederdi diğerlerinden. Belki de Lynn bu yönü çoktan fark etmişti. Duraksadı Krys, diyecek onlarca şeyi vardı. Alaya alabilir, gülebilir, gidebilir, her şeyi yapabilirdi. Onun yerine, "Huzur verici sessizlikleri severim Boleyn," dedi. Altında onlarca ima yatan bu sözün altından sıyrılmak istercesine devam etti. "Huzur ise bana çok uzakta bir şey." Dedikleri doğruydu. Her zaman karanlık birisi olmuştu, kendi sessizliklerinde, kendi dünyasında yaşamış, kardeşi dışında hiçbir şeyi umursamamıştı. Ancak artık her şey daha farklıydı. Uğruna savaştıkları yerle bir olmuş biri, nasıl huzuru bulabilirdi ki?

    Adımları hızlanırken, uzaktan gelen ulumalar üzerine dikkat kesildi Krys. Çevresine hızlı bir bakış attığında, bir şeyler ters gidiyormuş gibi hissediyordu. İçindeki huzursuzluğun nedenini anlayabilmiş değildi. Sanki bir şeyler, kötü bir şeyler çok yakındaydı. Bu huzursuzluk Lynn'den kaynaklı olamazdı, bu iç güdüydü ve Krys'in iç güdüleri hep doğru çıkmıştı. Bunu düşünmemeye çalışarak gözlerini uzaklara odakladı. "Yine de, konuşmayı severim, bilirsin. Bir çapkın dili olmadan ne işe yarar?" Sözlerindeki samimiyet kendisini de şaşırtmıştı. Kendi kişiliğini hiç saklamamıştı ama aradaki gerginliğe göre fazla rahattı. Ne demesi konusunda bir fikri olmayışından dolayıydı belki, belki de uzun zaman sonra böyle acayip bir durumda kızla karşılaştığı için.

    Artık tamamen kararmış sokaklardan birinden sola döndüklerinde, meydana oldukça az kalmıştı. Garip hırıltılar geliyordu adamın kulağına. İster istemez gerilmiş, tüyleri kas katı kesilmişti. İçindeki histen dolayı olsa gerek, sürekli çevresine bakınıp duruyor, hazırda pusuya yatmış bekliyordu. Gerginliğini yanındaki kız da fark etmiş olmalıydı. Lynn durup ona baktığında ağzında kelimeleri yuvarladığı belliydi. Gözlerindeki bakış, Krystof'u suçlar gibiydi. Eskiden olsa ne demek istediğini anlardı kızın ancak artık anlayamıyordu. O gözler ona yabancıydı, yabancıların fikirleriyle beynini doldurmayı sevmezdi. Ne diyeceğini merak etmekten de kendisini alamıyordu. Tek kaşını kaldırdı. Kendi rahatsızlığı kıza mı vurmuştu bilmiyordu, ancak her geçen saniye daha da gerilmekten kendisini alamıyordu. "Lynn?" dedi en sonunda pes ederek. Genç kız ise gözlerini ona dikmiş öylece duruyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Venetia Lynn Boleyn
Model
Model
Venetia Lynn Boleyn


Özel Yetenek : Duygu Sezinleme.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 8:23 am

    Adamın kahkahasını duyduğunda içten içe gülümsedi. Onun sıcakkanlı olduğunu biliyordu elbette. Ama yine de diğerlerini sevmezdi. Mutlaka bir kısmını uzak tutardı başkalarından. Lynn onun asla birisine tamamen yaklaştığını görmemişti. Bir kısmı karşısındakine güvenmezdi. Böyle kendini güvende tuttuğunu düşünüyordu belki de. Kız onun hakkında bildiklerinin farkına vardığında utandı. Onu ne zaman bu kadar incelemeye fırsatı olmuştu ki?

    "Huzur verici sessizlikleri severim Boleyn, huzur ise bana çok uzakta bir şey."

    Genç adamın dediklerinin doğru olduğunu biliyordu. Onun kaçmasının başka hiçbir açıklaması olamazdı. Gerçekten huzursuz olduğunu görebiliyordu. Duruşu kendisinden emindi ama gözlerinin parıltısı, vücudunun kasılmış olması ister istemez huzursuz olduğunu ele veriyordu. Lynn ona hak verdi. Uğruna savaştığı safkanlığını kaybettikten sonra, ondan huzuru bulmasını bekleyemezdiniz.

    Krystof'un adımlarının hızlandığını fark ettiğinde, usulca kaşlarını çattı. Bir süre çevresini inceleyip, yürümeye devam etti. Ama yine de onun vücudunun kasıldığını gördüğünde bir şeyler söylemek istese bile ne söyleyebileceğini bilmiyor, onu izledi. Defalarca bir şeyler söylemek için ağzını açıp kapatsa dahi, tek kelime etmemiş, önüne döndü. Onu rahatsız eden her neyse, Krystof onu boşverip bakışlarını uzaklara döndürdü. Ardından kıza bir bakış atıp konuştu.


    "Yine de, konuşmayı severim, bilirsin. Bir çapkın dili olmadan ne işe yarar?"

    Genç adamın samimiyetiyle şaşırdığını saklama gereği duymadı. Aralarındaki ya da ortamdaki gerginliğe rağmen fazla rahattı. Neredeyse tamamen kararmış sokaktan sola doğru döndüklerinde, Lynn bile Krystof'un biraz daha gerilmesine neden olan garip hırıldamayı duymuştu. Sürekli etrafına bakınıp durması kızın kendisini iyice güvensiz hissetmesine neden oldu. Ona doğru minik bir adım attı. Bakışlarını kaldırıp onun yüzünde gezdirirken, bir şeyler söylemesi gerektiğinin farkında birkaç kez dudaklarını açıp kapattı.

    "Lynn?"
    "Bir şey yok."


    Sesindeki titremeyi sadece kendisinin fark etmesini umarak arkasını döndü. Çevresine bakınma bahanesiyle hafifçe dolmuş gözlerini sildi. Oturup ağlayamazdı elbette. Sinirlerinin bozulmaması gerekiyordu. Birkaç derin nefes alıp az önceki durumunu unutmak istercesine ne zamandır gülümsemediği kadar büyük bir gülümseme sardı yüzünü.

    "Bir de unutmadan. Adımla oynamayı bırakır mısın?"


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sibilusmagica.power-rpg.com
Krystof Bartoloměj
Kurtadam
 Kurtadam
Krystof Bartoloměj


Özel Yetenek : Korkunç anıları yeniden yaşatma.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 11:26 am

    "Bir şey yok," dedi genç kız titreyen sesine engel olamadan. Bir şey yoktu evet, çünkü o kadar çok şey vardı ki... Ne demesi gerektiğini bilemiyordu Krys. Eli kolu bağlı duruyormuş gibi hissediyordu kendisini. Kızın dolmaya başlayan gözlerini gördüğünde Lynn bakışlarını kaçırdı kendisinden. Hızlı nefes alışları Krys'in duyarlı kulaklarından kaçmamıştı. Suratına gülümseme kondurup neşeli takılmaya çalışarak, "Bir de unutmadan. Adımla oynamayı bırakır mısın?" diye ekledi Lynn. Sırıtan Krystof ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu. Gülümsemeye devam edip, yolun sonuna kadar sessizliğini koruyabilirdi. Ya da bir kez olsun duyarlı biri olmayı deneyip, kızı dinlerdi. Bu kız dinlenmeyi hak ediyordu. "Venetia, bana bak," dediğinde artık işleri döndürmek için çok geçti. Eski günlerdeki gibi ona ilk adıyla hitap etmişti. Kız kendisine korkak bakışlarla döndüğünde, derin bir nefes alarak sırtını beton duvara dayadı Krystof. İşte başlıyordu.

    "Beni görmeyi beklemiyordun. Yapma. Burası benim şehrim, bunu göremiyor musun?" Bir süre gözlerini yumdu. Kendi karanlığı çehrelerken görüşünü devam etti. "İstemedim. Hiç istemedim burada olmayı. Bu lanet sokaklardan hırlayarak geçmek, hah... Ne kadar uzaktı bana. Ne kadar acizceydi. Sahip olduğum tüm kudret ellerimden alındı. Bana kızgın olmanı anlıyorum," ister istemez gülümsedi. "Bütün kızlar bana kızgındır zaten. Vale hariç. O ne yaparsam yapayım affediyor." Kardeşini düşünmek bile ona mutluluk veriyordu. Ah tanrım, Vale onun en zayıf noktasıydı. Bir o kadar da, onu bu hayata bağlayan tek gücü olduğu gibi. "Bir gün gideceğimi biliyordun. Tek kelime etmeden gitmek istememiştim, evet. Ancak Venetia, seçeneğim yoktu. Anlıyor musun? Ben Krystof'tum, büyücüydüm, mükemmeldim. Ve bir anda tüm o lanet şeylerin içine düşmüştüm. Kaçmalıydım." Kelimeler ağzından birer birer dökülürken kendisini susturamıyordu. Sanki bir yıldır içine atmış gibiydi her şeyi. Bu kızın kendisini affetmesi neden bu kadar önemliydi bilmiyordu, ancak affetmeliydi işte. Ne olursa olsun.

    "Bazen her şeyi silip atman gerekir. Yaptığım şey tam olarak bu," diyerek kendi sözlerine son verdi. Sustu. Venetia gözlerinden yaşların akmasını engelleyemezken genç adam açtığı gözleriyle onu süzdü. Nedense bir kız, üzdüğü yüzlercesinin beden bulmuş hali gibiydi. Sanki biri affederse, hepsi affedecekmiş gibi. Belki de... Asıl sorun, o affederse Krystof'un kendisini affedebilecek oluşuydu. "Hayat devam ediyor. Değil mi?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Venetia Lynn Boleyn
Model
Model
Venetia Lynn Boleyn


Özel Yetenek : Duygu Sezinleme.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 12:06 pm



    "Venetia, bana bak,"

    Onun konuşacağını anladığında bu konuya girmekten ne kadar korktuğunu anladı. Bakışlarını ona çevirdiğinde Krystof sırtını beton duvara yasladı. Lynn hala ilk adını onun sesinden duymanın şaşkınlığını yaşıyor, onu izlemeye devam etti.

    "Beni görmeyi beklemiyordun. Yapma. Burası benim şehrim, bunu göremiyor musun?"

    Adam gözlerini kapatıp karanlığın yüzünde dans etmesine izin verdiğinde, Lynn ne diyeceğini düşünüyor, usulca gözlerini kapatıp sadece kendisinin duyabileceğini bildiği bir sesle mırıldandı.

    "İstemedim. Hiç istemedim burada olmayı. Bu lanet sokaklardan hırlayarak geçmek, hah... Ne kadar uzaktı bana. Ne kadar acizceydi. Sahip olduğum tüm kudret ellerimden alındı. Bana kızgın olmanı anlıyorum,"

    Lynn ona kızgın olmadığını söylemek istese de, Krystof daha bir şey demesine izin bile vermeden yüzünde oluşan belli belirsiz gülümsemeyle konuşmaya devam etti.

    "Bütün kızlar bana kızgındır zaten. Vale hariç. O ne yaparsam yapayım affediyor. Bir gün gideceğimi biliyordun. Tek kelime etmeden gitmek istememiştim, evet. Ancak Venetia, seçeneğim yoktu. Anlıyor musun? Ben Krystof'tum, büyücüydüm, mükemmeldim. Ve bir anda tüm o lanet şeylerin içine düşmüştüm. Kaçmalıydım. Bazen her şeyi silip atman gerekir. Yaptığım şey tam olarak bu. Hayat devam ediyor. Değil mi?"

    Lynn gözlerinin ne zaman dolduğunu, ne zaman ağlamaya başladığını anlayamazken, hepsi bir anda olmuş, kız boğazından kaçan hıçkırıkla arkasını döndü. Şimdi ağlamak istemiyordu. Evinde belkide sabaha kadar ağlayabilirdi ama şimdi olmazdı. Krystof'un önünde ağlayamazdı. Hala ona güçlü görünmeye çalışıyordu. Ama Krystof da kendisi de çok iyi biliyordu ki, Lynn da güç denilen muhteşem şeyin kırıntısı bile yoktu. Yine de son bir çabayla gözlerini silip doğruldu. Derin bir nefes alıp önüne dönerken, kıpkırmızı olmuş gözlerini saklayamamış, usulca başını eğip konuşmaya başladı.

    "Sana kızgın değilim. Asla kızmadım."

    Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatıp düşünürken, Krystof'un bakışlarını hissediyor, konuşmaya devam etmeden önce parmaklarıyla oynadı. Ardından cesaretini toplayıp bakışlarını kaldırdığında, mırıldandı.

    "Tüm kızlar sana kızgındır eminim. Ama ben sana kırgındım. Beni terk ettiğin için değil, tek bir kelime dahi etmediğin için. Ama dediğin gibi, hayat devam ediyor. Umrunda mı bilmiyorum ama. Ben seni çoktan affettim Krystof."







Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sibilusmagica.power-rpg.com
Krystof Bartoloměj
Kurtadam
 Kurtadam
Krystof Bartoloměj


Özel Yetenek : Korkunç anıları yeniden yaşatma.

The Day That Never Comes Empty
MesajKonu: Geri: The Day That Never Comes   The Day That Never Comes Icon_minitimeC.tesi Mart 31, 2012 12:40 pm

    Boşluğun ortasında kalakalmıştı, düşünemiyor, düşünmek istemiyor, düşüncelerden kaçamıyordu. Her nefret ettiği şeyin üstüne çullanması şart mıydı? Dişleri sıktı, gıcırtısı kulaklarına gelirken Lynn, narin ses tonu ile okşarcasına mırıldandı. "Sana kızgın değilim. Asla kızmadım." Artık ağlamıyordu kız, gözlerindeki yaşları silmiş, güçlü durmaya çabalıyordu. Ah, her zamanki gibi. Onun kendisini toparlamasına izin verdi genç adam. Sessizlik içerisinde onun kendisini toparlayıp konuşmasını bekledi. "Tüm kızlar sana kızgındır eminim. Ama ben sana kırgındım. Beni terk ettiğin için değil, tek bir kelime dahi etmediğin için. Ama dediğin gibi, hayat devam ediyor. Umrunda mı bilmiyorum ama. Ben seni çoktan affettim Krystof." Bu sözler üzerine, hayatında bir kez olsun taş kalpli sıfatından sıyrıldığını hissetti. Onu kırdığını biliyordu. Ama onu affetmiş olması... Gözlerini kızın gözlerine odakladı. Doğru kelimeleri arıyor, aramaya çalıştıkça tıkanıyordu. En sonunda derin bir nefes aldı. "Teşekkür ederim."

    Teşekkür ederim. Hiç teşekkür etmemiş, özür dilemek nedir bilmeyen bir adam için fazla değerli iki kelimeydi bunlar. Minnettar olurdu, bunu gösterirdi ama kendisini alt kademeye sokan bu laflardan kaçınırdı hayat boyu. Bu bir ilkti, ve her nedense kendisini rahatlamış hissediyordu. Kendisini hiç affetmeyeceğini anlamıştı, her şey için. Belki de Dante'yi bu kadar suçlamamalıydı. Onun acısını tatmış, aptalca bir deneme yaparken yaşamıştı her şeyi. İkisi de tek kelime etmemişlerdi bu konu hakkında. Her şeye tanık olan Valerie bile bilmiyordu Dante'nin neden onu ısırdığını. Oysa Krys görmüştü. Dante'nin annesinin alev alev yanışını, genç adamın çaresizlikle bunu izleyişini. Bilmezdi, bilemezdi bunların olacağını. Kendisini ısıracağını aklına bile getirmemişti. Dikkatsizlik, büyük hata, ebedi sır. Ondan nefret etmeyi denemişti, hayatındaki en yakın arkadaşından, birlikte sonsuza kadar dost kalacağına yemin ettiği, neredeyse ikizi sayılabilecek kadar yakın adamdan. Ama edememişti. Bu cezayı hak etmemişti belki, bu lanet hayatta sıkışıp kalmamalıydı. O an ölmeliydi. İşte mutlu son bu olurdu.

    Sessizlikten sıyrılmak adına sırtını duvardan çekti. Gitme zamanıydı. Hiçbir şey olmamış gibi tavır takınmak istese de, çapkın bir gülümsemeyle sırıttı. "Görmeyeli daha da güzelleşmişsin Venetia." Sözlerinde bir art niyet olmadığını ikisi de biliyordu, ki bu sözler az önce ağlayan kızın bile gülmesine neden olmuştu. Ağzını açıp bir şeyler diyecekmiş gibi olmuş olsa da, Krystof'un şansı yeniden devreye giriyordu. Her şeyin düzene girdiği sırada, bir şekilde mahvolmasına yol açan şansı. Uzaklardan öfkeli bir haykırış çalındı kulağına. Tanıdık, çok tanıdık. Valerie. Ve bir hırlama. Geceyi inleten bir hırlama. Dante. Sanki dünya durmuş gibi hissetti o an Krystof. Hayır, yüzleşmekten kaçtığı her şey bir aradaydı bugün. Lynn'e dehşet dolu bir bakış attığında, kendisini kurt formunda bulması bir oldu. Geceyle ahenkli bir şekilde sese doğru koştururken, bu haykırmaların normal olmadığını biliyordu. Bu gece kanlı başlamış, kanlı gidecekti adeta.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
The Day That Never Comes
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sibilus Magica RPG :: Özel Alanlar :: Totechum Kenti-
Buraya geçin: