''Aslında nasıl başlasam bilemiyorum Venie. Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki.Ama ilk önce bir özürle başlamalıyım.Bütün olanlar için.''
Kız içten içe hangi cüretle ona Venie diyebildiğini merak etti. Bir sinir dalgası tüm vücudunu sararken, kardeşinin heyecanla karışık korkusunu hissetti. Ona bir şeyler söylememek için başını öbür tarafa çevirip birkaç derin nefes aldı. Ardından limonatasından bir yudum daha alıp sokağı izlemeye devam etti. Kulaklarına dolan sözler dikkatinin dağılmasını sağlarken, Venetia ona bakmıyor bile, usulca bir nefes verdi.
''Basit bir özrün hiç bir işe yaramayacağını biliyorum.Ama ne söyleyebilirim ki?Anlatamayacağım kadar üzgün ve pişmanım.''
Eh, en azından gururla kardeşinin zeki olduğunu söyleyebilirdi. Venetia'nın onu affetmeyeceğini ya da affedemeyeceğini biliyordu. Elinden en değerli şeyini almıştı en nihayetinde. Her ne kadar tanrıları aynı olmasa da, ailesini gerçekten çok seviyordu. Bir zamanlar Lissetta da onun için en değerlileri arasındaydı. Kardeşiyle deliler gibi eğlendikleri günler aklına geldiğinde usulca gülümsedi. Eğer aptal bir hata ikisinin de hayatını çürütmeye başlamasaydı, şimdi burada beraber neşeli bir kahvaltıyı paylaşıyor olabilirlerdi. Lynn her zaman istediği gibi bir fotoğrafçı olurdu. Para kazanma derdi olmadan, dilediğince fotoğraf çekerdi. Eğer gerçekten bu işini ilerletirse, kendi parasını bile kazanabilirdi. Ama hiçbir zaman model olmak istememişti. Modelliğe yaraşacak mükemmellikte bir vücudu vardı evet ama o bunu sergilemekten hoşlanmazdı. Tabii bunlar bir tanrıya inandığı zamanda kalmıştı. Şimdi ne bir ailesi, ne de bir tanrısı vardı. Tamamen yalnızdı anlayacağınız. Karşısındaki Lissetta dışında. Onun halasında kalmasını sağlamasaydı, onu yanına alırdı. Her ne kadar ondan nefret bile etse, kendisinde kardeşini sokakta bırakabilecek kadar büyük bir zalimlik yoktu.
Bir cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı. Ama bunu ne kadar geciktirirse onun için daha iyiydi. Kendisini bırakırsa onu affedebileceğinden korkuyordu. Bu kadar kolay affedemezdi. Her ne kadar o zamanlar 14 yaşında olsa bile yaptığı büyük bir aptallıktı. Ve Lynn bunu onun yaşamasını istiyordu. Annesiz ve babasız kalmanın, minicik bir şakanın nelere mal olabileceğini görmesini istiyordu. Ama yine de o bir ablaydı. Kendisinden başka kimsesi olmayan bir kardeşi vardı. Önündeki limonatasından büyük bir yudum daha aldı. Şuan elinde bir cin olmasını tercih ederdi. Şimdi içemezdi. Kafasının dinç olması gerekiyordu. Eğer sarhoş olursa her şeyi ortaya dökerdi. Ve dudaklarını konuşmak için araladığında, kendisi bile şaşırdı.
"O olay olduğundan beri kendime seni affedip affedemeyeceğimi sordum. Affedebilirdim belki. Ama sana her baktığımda annemi görüyorum Lissetta. Ona çok benziyorsun. Ve ben bununla yaşayabileceğimi sanmıyorum. Seni bir gün affedeceğim, buna eminim. Ama gün ne zaman gelecek bilmiyorum. Eğer istersen, bir gün beraber gezebiliriz. Veya seni okula bırakabilirim. Beni arkadaşlarınla tanıştırırsın, ben seni defileme götürürüm. Ama şimdilik yapabileceğim bu kadar. Seni kalbimde affedemediğim sürece büyük bir yalan içinde ikimizde yaşayamayız. Ne dersin? Bir günümüzü birbirimize ayırmalı mıyız sence?"
Onun söylediklerini sindirmesini beklerken, yenisi için bardağını havaya kaldırdı. Birkaç dakika içinde buz gibi limonatası yeniden önüne bırakıldığında, Lynn usulca gülümsedi. İçecekten büyük bir yudum daha alıp bakışlarını dışarıya çevirdi.